Beyin Tümörleri
Nöroşirurjinin önemli bir hastalık grubunu beyin tümörleri oluşturmaktadır. Genel olarak beyin tümörlerini malign (kötü huylu) ve benign (iyi huylu) olarak sınıflandırabiliriz. Kanser olmayan tümörlere “benign”(iyi huylu) denir. Vücudun diğer organlarına sıçramazlar ve yaşamı nadiren tehdit ederler. Genellikle ameliyatla alınırlar ve tekrarlamazlar.
Kanserli hücrelere “malign”(kötü huylu) denir. Çevre sağlıklı doku ve organlara ilerleyerek tahrip ederler. Aynı zamanda, kan dolaşımı ve lenfatik sistem ile yayılarak vücudun diğer parçalarında yeni tümörler oluştururlar (metastaz).
Beyin tümörlerinin nedeni bilinmemektedir. Beyin tümörleri herhangi bir yaşta oluşabilir ancak iki yaş grubunda daha çok görülmektedir. En çok 3-12 yaş grubu ve 40-70 yaş grubunda görülür. Beyin tümörüne yol açan risk faktörleri olarak; arıtma-lastik-boya sanayinde çalışmak, virüs enfeksiyonları ve kalıtımdan bahsedilebilir. Bazı ailelerde, ailenin farklı üyelerinde beyin tümörü görülebilir. Genellikle beyin tümörlü hastalarda açık bir risk faktörü bulunamamıştır. Bunun nedeni, belki de birçok faktörün bir arada olmasıdır.
Bir beyin tümörü, beyinde anormal hücrelerin büyümesi ve kitlesel hale gelmesi ile oluşur. Birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılan beyin tümörleri beyinde oluşan ya da daha sık rastlandığı şekliyle, başka bir organda başlayıp beyne metastaz yapan tümörlerdir.
Erkeklerde ve beyaz ırkta sık görülen bu rahatsızlığa, istatistiklere göre 60 yaş üstü kişilerde ve 8 yaş altı çocuklarda daha sık rastlanmaktadır. Beyin tümörlerinin işaret ve belirtileri teşhisi zorlaştıracak şekilde bir başlayıp bir yok olabilir.
Teşhis genellikle birkaç adımda gerçekleşir. Görme-duyma-denge koordinasyonunu ve refleksleri kontrol eden muayenenin ardından bilgisayarlı tomografi taraması (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), anjiyogram, kafatası röntgeni gibi bir takım tetkikleri uygun görülür. Bunun sonucunda hastaya bir ön tanı konur. Fakat kesin tanı için ameliyatta alınan dokunun patolojik incelemesi ile olur. Beyin tümörlerinde sıkça görülen belirtiler şunlardır:
1-Baş ağrısı (Özellikle sabahları)
2-Kusma (Fışkırır tarzda)
3-Sara tarzında bayılma nöbetleri
4-İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri
5-Kişilik bozuklukları, bazı yeteneklerde (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulma
Yukarıdaki belirtiler görüldüğünde kafa içi basıncın artmasından şüphelenilir. Kesin teşhis için kafa içini ve beyini görüntülemek amacıyla beyin tomografisi veya MRG çekilir.
Beyninde tümör olan hastaların ancak %60’ında baş ağrısı görülür. Bu ağrı genellikle son birkaç aydır ortaya çıkmıştır ve gittikçe şiddetlendiği ifade edilir.
Bulantı ve kusmanın baş ağrısı ile birlikte bulunması ve özellikle birkaç gün ya da haftadır mevcut olması önemlidir. Ancak burada baş ağrısı ve kusmanın uzun sürelerdir var olması migren düşündürür.
Çift görme ve görme bulanıklığı, baş ağrısı ile birlikte veya baş ağrısı olmaksızın ortaya çıkan çift görme, bulanık görme, görmenin azalması beyin tümörlerinin ilk belirtisidir. Kol ve bacakta kuvvetsizlik, beceriksizlik, dengesizlik, son zamanlarda ortaya çıkan vücudun sağ yada sol yarısında uyuşmalar, ellerde güçsüzlük, uyuşukluk, beceriksizlik görülebilir. Yürürken “sarhoşvari yürüme” ve “dengesizlik” bir beyincik tümörünün belirtisi olabilir.
Konuşma bozukluğu, konuşamama, anlama güçlüğü, konuşurken yanlış kelime ifadeleri ya da konuşma bozukluğu beyin tümörlerinin ilk bulgusu olabilir. Sara nöbetleri (epilepsi), bilinç kaybı olarak ya da olmaksızın istem dışı kasılmalar, panik atak tarzında kendini kötü hissetmeler bir epilepsi çeşidi olabilir. Özellikle 20 yaş sonrası ortaya çıkan bu tarz nöbetler aksi ispatlanana kadar beyin tümörüne bağlı olduğu düşünülerek araştırılmalıdır. Beyin tümörlerini ana hatları ile ikiye ayırmak mümkündür. İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Ancak, tümör iyi huylu olsa dahi, beyinde hayati önem taşıyan, hassas bölgelere yerleşmiş ise tedavileri problem yaratabilir.
Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle çoğu zaman ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Kötü huylu tümörleri de üreme hızlarına göre sınıflara ayırmak mümkündür. Ameliyattan sonra 5-6 yıl yaşama şansı veren tümörler olduğu gibi 5-6 ayda yenilenerek hastanın ölümüne neden olan tümörlerde vardır.
Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak tedavi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi uygulamak mümkün olmayabilir.Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike yarattığından tümör yerinde bırakılabilir.Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir.
Vücudun diğer bölümlerinde oluşan tümörler beyine yayılabilir. Buna metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanserleri beyine yayılabilirler ve kötü huylu tümörlerdendir. Cerrahi müdahale ile beyin problemleri ortadan kaldırılabilir. Ameliyat için en önemli kriter metastazın beynin sadece bir alanında olmasıdır. Birden çok alana yayılan metastazlarda genellikle cerrahi tavsiye edilmez. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır.
Beyin Tümörlerinin Türleri:
Beynin ön kısmında, yani frontal lobda oluşan tümörlerde ruhsal bozuklukların ve kişilik değişikliklerinin görülmesi olağandır. Durgunluk unutkanlık, sinirlilik meydana gelebilir. Bazı tümörler ise beyin zarında lokal iritasyona bağlı olarak epilepsiye sebep olurlar. Perietal bölgede oluşan tümörler konuşma bozukluğuna ve kısmi felce, oksipital bölgedekiler ise görme bozukluklarına sebep olur. Glioma denilen beyin dokusundan çıkan tümörler erken belirti verirler. Beyin zarlarından oluşan tümörler yani meningiomlar beyne basınç yaparak kendilerini gösterirler ancak beyin dokusuna yayılmazlar. Sinirlerden kaynaklanan tümörler ise nörinom veya schwannom adını alırlar. Beynin damarlarının urlaşmasına ise hemongiom denir.
Endokrin bir bez olan hipofizin eozinofil hücrelerinden çıkan adenom şeklinde tümörler gençlerde jigantizm denen devliğe, yetişkinlerde akromegali sendromuna yol açarlar. Bazofil hücrelerin adenomu Cushing hastalığına yani tansiyon yüksekliği, şişmanlık, kıllanma gibi belirtilere sebep olur. Hipofizin kromofob hücrelerinin adenomu ise erkeklerde kılların dökülmesi ve seksüel isteksizliğe sebep olur.
Beyin tümörlerinin günümüzde pek çok tedavisi mevcut olmakla beraber ana başlıklar halinde özetlersek: Birinci seçenek cerrahidir: Tümörün en hızlı ve en etkili bir şekilde vücuttan alınarak yok edilmesi ancak cerrahi ile gerçekleştirilebilir. Genellikle cerrahi olarak tümörün çıkarılması, beyin tümörlerinin neredeyse tamamı için ilk seçenek olarak düşünülmektedir. Az bir kısmında ise komplikasyon oranının yüksek olması nedeniyle kısmi çıkarım ya da radyoterapi ve takip önerilmektedir. Özellikle yüksek evreli glial tümörlerde tanı biyopsi ile kesinleştikten sonra tümör çıkarımı yerine radyo-cerrahi ya da kemoterapi (ilaç tedavisi) uygulanabilir. Beyin sapı yerleşimli benin lezyonların bir kısmı cerrahi olarak çıkarılabilir, bir kısmında ise radyo-cerrahi (Gamma knife, linear accelator-linac) uygulanabilir. Kısaca tümörün malignite derecesi ve yerleşim yeri, hastanın yaşı, genel durumu ve eksistemik problemlerin varlığı, cerrahi karar vermeyi ve cerrahi olarak tümör çıkarımının sınırlarını belirler.
Özetle; günümüzde beyin tümörlerinin tedavisinde genel olarak tümörün patolojik tanısına göre cerrahi, radyoterapi (ışın tedavisi), radyo-cerrahi ve kemoterapi (ilaç tedavisi) yöntemleri ayrı ayrı ya da birleşik olarak kullanılmaktadır. Cerrahi sonrası olabilecek komplikasyonlar tümörün cinsi, yerleşim bölgesi, hastanın yaşı ve genel durumundan bağımsız değildir. Nöbet, şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, kanama, mevcut nörolojik durumun daha da kötüleşmesi, görme, konuşma ve algılamada bozulma, hidrosefali, ekstremitelerde şişlik, kızarıklık, yara yerinin geç iyileşmesi, enfeksiyon, tromboemboli, bazı psikiyatrik sorunlar, olası ameliyat komplikasyonlarından bazılarıdır. Bu komplikasyonların çoğunluğu ameliyat sonrası tıbbi bakım ile düzelebileceği gibi bazıları (örneğin nörolojik durumun kötüleşmesi) kalıcı olabilir. Bu komplikasyonların bir veya daha fazlası aynı hastada gelişebilir. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta; beyinde bir tümör varlığında bu tümörün yarattığı sistemik problemler sıklıkla hayatı tehdit etmektedir.
Beyin tümörlü hastaların tedavisinden sonra, düzenli izlem çok önemlidir. Doktor, hastalığın geri gelmediğinden emin olmak için yakın kontroller yapacaktır. Bu kontroller, genellikle fizik ve nörolojik muayeneyi içerir. Zaman zaman beyin CT ya da MR filmi çekilebilir. Hastalar, doktorun öğüt ve kontrollerine uymalıdırlar. Herhangi bir sağlık problemi mutlaka doktora bildirilmelidir.
Tümör benign (iyi huylu) ise ve tamamı çıkarılmışsa genellikle ilk ve altı aylık kontrollardan sonra yılda bir kez kontrol yapılır. Malign (kötü huylu) tümörlerde ise beyin cerrahı, tıbbi onkolog (kanser ilaçları ile tedavi konusunda uzman), radyasyon onkoloğu (kanserin ışın tedavisi konusunda uzman), fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümlerinin de takipleri göz önünde tutularak kontrol zamanlarının belirlenmesi uygun olur. Kontrolde gerekli tetkiklerin taburcu olunduğu sırada yazılması, hastanın randevularını denkleştirmesini kolaylaştırır. Hastanın takip döneminde herhangi bir sorunu (baş ağrısı, nöbet, bilinç bozukluğu, kol bacakta güçsüzlük v.b.) olması durumunda tedavi olduğu kliniğe, acil servis ya da tedavi oldukları hekime başvurması gerekir.
Beyin tümörlü bir hastanın yaşam beklentisi, tümörün tipine, hastanın yaşına, genel sağlığına ve tedaviye cevabına bağlıdır. Büyük sayıda hastanın sonuçlarını değerlendiren istatistikî bilgiler ortalama değerlerdir, oysa hiçbir hasta bir diğerine benzemez. Tümöre ve hastaya ait pek çok faktör aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde etkili olabilir.